uykusuzlara hayatta kalma rehberi

10 Nisan 2010 Cumartesi

tarihin durduğu yerdeyim şimdi...

şarkı sözünden aparma başlıkların dayanılmaz iticiliği altında kalmadan başlamak zor bu yazıya ama kelime oyunlarını sürdürdükçe konuyu dağıtarak bunu başarabileceğimi hissetmeye başladım. şimdi uykusuzdaşlarım sabaha doğru ilerlediğimiz şu saatlerde zamanın akmadığını hissederiz. yani hissederim ben bazen eminim sizde de benzer duygular oluyordur elbet zaman zaman.

hatta bu durum günlük hayatta da benzer algılara sebep oalbiliyor. mesela zamanın hiç akmadığı hatta ezelden beri aynı "an" içerisinde yaşadığımız hissiyatı çok sık sarabilir bünyelerimizi. kapitalist düzenin bizleri ittiği rutinlerimizde bireysel "özgürlüklerimize" kavuşmak içinit gibi çalışırken ezelden beri aynı şeyi yapıyormuşuz gibi hissedebiliriz. bir dönem manavda part time çalışırken bile bazı zamanlar asla elma ve göbek marul kasalarından kurtulamayacağımı düşündüğüm anlar oldu. tamam çok kısaydı ama oldu... gariban ablamın çalıştığı çağrı merkezi eminim aynı şeyleri ona da yapıyordur. veya bu satırları okuyan sizlere. hımm yani umarım oralarda bu satırları okuyan biri vardır eheh. en azından kimse okumasa da bir gün kayıp uygarlığımızı araştırmaya gelen uzaylıların üstün teknolojileriyle harap olmuş disklerden benim yazılarıma bir şekilde ulaşıp analiz etmeye çalıaşcaklarını düşünüyorum. oeeh.

neyse, bu rutine saplanma duygusu ve yarattığı ezelilik hissiyatı düşüncelerimize de sızıyor. mesela günümüzün bireyci insanı yüzünden insanoğlunun ezelden beri bencil olduğunu düşünebiliyoruz. ama biraz kendimizi silkeleyince tarih yanıldığımızı gösteriyor. aynı şekilde ezelden beri kapitalist üretim ilişkileriyle yaşadığımız yanılsaması da kafalarımızda oluşabiliyor ama aslında bizim başımıza tek gelen tarihin en rezalet zaman diliminde dünyaya gelmemiz... yinede bence olumlu olmaya çalışmak lazım. en azından hastalığı biliyoruz bize gereken onu oradan atacak usta bir cerrah ve iyi bir neşter.

bu arada şarkı mor ve ötesi nin "yardım et" i... günaydın dostlar...

5 Nisan 2010 Pazartesi

öğrencilere açılan soruşturmalar

afiş astığı için, masa açtığı için üniversitede kendisine soruşturma açılan arkadaşlarım var benim. ve maalesef bu arkadaşlarım bu soruşturmalar sonucunda muhtelif cezalara çarptırıldı. 1 yıl okuldan uzaklaştırılma gibi mesela... yani çok ağır cezalar.

şimdi başa dönelim ve afiş asmanın nasıl bir tehlike olabileceğini düşünelim. muhalefet etmenin zararsız bir yolu aslında; zaten kulüplerin veya saçma sapan şirketlerin absürd afişleri duvarlarımızı süslüyor ama siyaset yapmak yasak. ha sakın bana ama onlar siyasi değil demeyin, ekonomik olan her şey siyasidir. işletme topluluğu şirketleri okula satıp bizi onlara pazarlıyorsa bunun siyasi olmadığını iddia edeni ıslak sopayla döverim. devrimci şiddet. eheh saçmalama. tamam abi.

işte bu siyasi konjonktürde (bu kelimeyi bir yazıda kullanmış olmanın haklı gururunu yaşıyorum şu anda) muhalefet etmenin tek yolu afişler asmak, masalar açıp öğrencileri bu neoliberal saldırıya karşı örgütlemektir sevgili uykusuzdaşlarım. gel gör ki bu durum okul yönetimleri tarafından yasadışı veya uygunsuz bulunuyor ve bunları yapan öğrenciler soruşturmalarla cezalarla yıldırılmaya çalışılıyor. son olarak anadolu üniversitesi' nde afiş okumak bile yasaklanmış durumda. olay bu kadar vahim noktalara gelmiş durumda.

eh isyan etmek lazım sanki.