uykusuzlara hayatta kalma rehberi

4 Ocak 2011 Salı

gecesi gündüz gündüzü gece

Tam şu anda yazmaya uygun olduğuna karar verdim. Saat 06 51, veya açık haliyle saat sabahın körü. Dün öğleden sonra 4 ten beri uyanığım. Ve dün sabah sekiz buçukta yattım. Ben sıradan bir adamım uykusuzdaşlarım. Sınavları, projeleri olan sıradan bir öğrenciyim. Ancak gündüzlerimin uykuya gömülmesinin sebebi sınavlar falan değil. Bir şekilde kontrolümü kaybetmeye başladım. Geceleri uyumak istemiyorum ve uykuya daldıktan sonra da kalkmak istemiyorum. Hayatımda ilk defa korkmaya başladım, kontrolümü kaybediyorum. İkinci öğretim öğrencisi olmanın getirdiği düzensiz hayatım kendi anlayamadığım güdülerim yüzünden beni güneş ışığını göremeyen biri haline getirdi. Yakında vücut saatim isyan edecek; "ulan artık gündüz olsun, 766 saattir geceyi yaşıyoruz beynim sulandı benim" diye gemileri yakacak. Disiplin gerekli bir şeymiş. Uyumak bu kadar zorken ben hala bakın blog yazmaya çabalıyorum. Dün gece de günlüğümsü bir şey dolduruyordum. Bugün de aylardır yazmadığım bloguma yazarak vakit geçiriyorum. Yani demek istediğim uyumak istemiyorum, ama bundan rahatsız oluyorum. Şimdi meyve suyum ve gofretim bitince uyumaya gideceğim. Umarım istediğim saatte kalkarım çünkü bugün yapacak önemli işlerim var. Kalkmak da artık çok büyük bir probleme dönüştü. Her an yorgun olduğumu rahatlıkla söyleyebilirim. Eh ama paragraf yap artık diyorsanız bana "anaa unutmuşum nan" derim.

Çilekli gofret ve şeftali suyundaki inanılmaz ahenksizliğin tadını çıkarırken sevgili kan çanağı gözlü yoldaşlarım size tavsiyem uykusuzluk işini abartmayın. Eh, bu blog uykusuzlara hayatta kalma rehberi olacak şekilde tasarlandığına göre sağlığınızı da düşünmeliyim. Yat uyu artık hala okuyor yahu. Ben de yatayım.