uykusuzlara hayatta kalma rehberi

19 Şubat 2010 Cuma

jedi knight 2: jedi outcast

şimdi her gece üretken olamayacağınız için bazen kendinizi bir oyunun sizi pasifize eden köleliğine atmak isteyebilirsiniz. işte böyle anlar için size önerebileceğim oyunlar olacak bundan böyle. işte ilki;

ebleh zamanlarımda (çok uzun zaman geçmedi aslında) bilgisayar oyunlarını rasgele seçiyorken sadece star wars yazan poşetine aldanarak aldığım bir oyundu jedi knight 2: jedi outcast. ama bu kadar güzel bir oyunu keşfetmiş olmaktan yıllar sonra bile büyük gurur duydum (aslında gayet bilinen bir oyun).

oyunda daha çok ahmet isminde bir okey arkadaşına benzeyen kyle katarn adında eski bir jedi emeklisini oynuyoruz. tövbe etmiş ve güçle (the force) olan bağlantısını kesmiş. darth vader oyunun geçtiği zaman diliminde yaşıyor olsaydı, bu terbiyesize "i find your lack of faith disturbing" diyip gereken ayarı verirdi. ama kader utansın (force utansın). bu yüzden ışın kılıcımızda yok. hiçbir karizması olmayan ahm-yani kyle katarn ve yanındaki hafiften yazıldığı hatun kişi ile eski bir imparatorluk üssünü basarak oyuna başlıyoruz. işte sonra olaylar gelişiyor. yanında hafiften yazıldığı hatun kişi öldürülünce kyle katarn, türk filmi klişelerindeki gibi tövbesini bozup tekrar jedi olabilmek için jedi akademisine gidiyor. yani gerçekten ahmet olmaya daha yakın bir karakter kyle. bizden biri.

jedi akademisinde güçlerine tekrar kavuşup sonunda ışın kılıcına kavuşuyor ve esas oyunumuz bu noktada başlıyor. ışın kılıcına kavuşan kyle kılıcın karizması sayesinde sempatimizi toplamaya başlıyor ve ardından sevdiceğinin de canını alan bu sith gizemini çözmek için yola koyuluyor.

bir oyun bu kadar mı zevkli olur arkadaş? o ışın kılıcıyla stormtrooper kesmek duvarlarda yürümek, force kullanarak milleti sağa sola savurmak çılgınca bir zevk veriyor oyuncuya. hele bir de karşınıza gerçek bir sith çıkınca düello yapıyorsunuz ki oy oy oy. bu oyunu yapan ekip hakkaten işini biliyormuş. hani evin içinde vileda sopasıyla az koşturmadım bu oyun yüzünden. öylesine etkiliyor.

oyunun müzikler de direk star wars serisinden gelme bu yüzden ortam iyice şenleniyor.

star wars sevenler zaten oynamıştır ama hafiften ilgisi olup ta oyundan haberi olmayanlar mutlaka oynamalılar bu güzel oyunu. interneti biraz karıştırırsanız uygun ortamlarda linklerini bulabilirsiniz. benden söylemesi. gece gece başka ne yapacaksın arkadaşım otur oyun oyna işte. uykusuz dostum benim. hadi canım.

may the force be with you, young padawan.

18 Şubat 2010 Perşembe

arkadaşları mektupla taciz etmenin dayanılmaz çekiciliği

keşke 50 yıl önce yaşasaydım da insanlarla mektup vaıtasıyla iletişseydim diye geçiriyorum içimden bazen. düşünsenize ya, hafif sararmış kağıtlara, siyah mürekkeple inci gibi bir el yazısıyla yazılmış mektuplar okumanın zevkini başka ne verebilir? kağıdın zamanla birlikte yıpranan dokusu (yani sizinle yaşlanıyor mektubunuz da) sizi hüzünlendirmez mi? çok sevdiğiniz birinden gelen o yaprağın üzerinde dolaşan ellerin sıcaklığını, soğuk kağıt üzerinden hissetmek (dostane veya romantize) sizi avutmaz mı?

ne yazıkki yukarıda anlattığım gibi gerçek bir mektubu hiç almadım ben. eh yani bunlar benim hayalgücümün ürünü ama sanırım gerçek dünyada da pek farklı olmayacaktır. romantik biri olmaya başladım ya dünyanın çivisi çıktı demektir.

her neyse ben sadece elektronik ortamda mektuplar yazıyorum arkadaşlarıma, yoldaşlarıma. böyle elektronik ortam deyince çok ağdalı görünüyor ama bildiğiniz hotmail hesabımdan (para aldım bu kelimeyi söylemek için) gariban maillar yazıyorum. sonra da gönder tuşuna basıyorum o gece kimi şanslı gördüysem. ardından bir bekleyiş başlıyor, hani belki mektubuma cevap gelir diye ancak genelde gelmiyor bu cevaplar. çok yalnızım lan! ühühü.öhöm. yazmaya kıymet vermiyoruz belki, ben beceremem diyip başımızdan atıyoruz (veya beni başlarından atmak için böyle diyorlar). ama vefasız dostlara yazılsa da cevaplar gelmese de olayın kendisi başlı başına şahane bir şey.

yazmanın tadını hiçbir şey vermez!

şu blogu tutmak bile çok hoşuma gidiyor, insanlara mektuplar yazmayı da bu yüzden seviyorum. herkes mektup yazsa keşke, telefonlardan mesaj atılamasa, iki kelimeyle anlatmasak o gün başımıza gelenleri. muhafazakar mı olmaya başladım nedir? nerde bizim zamanımızdaki internet üstadım? ne diyorum lan ben?

öhöm. kısaca mektup yazmak güzeldir okurlarım. bakın aslında kimsenin bu dandik blogu okuduğunu da sanmıyorum ama bir umut yazıyorum işte. heves etmiş gençler kırmayalım dedik, gibi bir durum yani. mektup yazarken sahip olduğum psikolojideyim ama çok eğleniyorum. bu sadece bana özgü bir haz alma durumu değil inanın bana. kalıplarınızı kırıp (ay ben yazamaam) kendiniz gibi yazmaya başladığınızda siz de zevk alacaksınız. garanti veriyorum.

son olarak mektup atacak kimsem yok diyorsanız bana yazın güzellerim. bana da yazmıyorsanız (kimsin ki sen be?) kendinize yazın ama yeterki yazın. en pahalı terapiden daha iyi gelecektir. gerçi hiç terapi almadım ben. bilemedim şimdi. başım da ağrıyor zaten. uykusuzum. uykusuzsun.

çizgi roman yapmak #2 / bir hikayenin anatomisi

şimdi senaryo olayına giriş yapalım güzeller. yabancı diyalarda script derler buna ve ben de yabancı dil biliyorum. bunu gözünüze sokmak için paragraf bile yaptım hatta. öhöm.

iyi bir fikir buldunuz. öncelikle fikrinize konu olacak olayları kabaca bir zincir haline getirin. sonra bu zincirin içerisinde yer alacak karakterlerle oynamaya başlayın.kim bu adamlar ve kadınlar ve zaman zaman uzaylılar,zombiler, vampirler, ajdarlar vs ? bu sorulara cevap verirken sorularınızın öznelerine (hikayede anlatmayacak olsanız bile) bir geçmiş verin. bu geçmişin o karakterin psikolojisini nasıl değiştirmiş olabileceğini düşünün. bunu sağlıklı yapabilmek için bol bol okuyun. iyi bir senaryo yazarı olmak bol okumaktan geçer. kim mi söylemiş bunu? yahu klişe bi laf bu elbet zamanın birinde ünlü biri söylemiştir diye düşünmekteyim.

karakterlerinizle ilgili kısa notlar alın. çizerinizle bunu paylaşın. unutmayın siz ortaksınız,çizeriniz sizin altınızda maaşlı çalışan biri değil (sarp; uygun ücrete anlaşabiliriz?). ortak yaratıcılarsınız. amatörsünüz güzellerim amatör olmanın tüm avantajlarını ve güzelliklerini kullanın. birlikte yaratın karakterlerinizi ve böylece ayaklarının daha fazla yere basmasını sağlayın.

ardından kabaca planlamış olduğunuz olay örgüsünü kağıda ince ince dökmeye başlayın. hikayenin ne kadar uzun olacağına karar verdikten sonra format seçin. tek sayılık, one shot, mı? 3-4 sayılık bir limited serie mi? yoksa ucu olmayan ongoing bir proje mi? ingilizce bildiğimi söylemiş miydim?

bu ayrıntıyı da belirledikten sonra her sayının içereceği hikayeyi kısaca açıklayın. o sayıda oluşacak olayları kısa cümlelerle yazıp senaryo yazmadan önce kendiniz için bir tarif oluşturun. bir yol haritası. böylece ne yapacağınızı bilirsiniz.

ardından senaryo yazımına başlayabilirsiniz. bunun için temelde iki yöntem vardır ama varyasyonlarla bu çeşitler yığın yığın olabilir. zaten senaryonun nasıl olacağını çizerinizle olan iletişiminiz belirler. ortak bir dil ve format kurun.

yine de size klasik senaryo biçemlerini (biçem kelimesinin bir anlamı olduğundan emin değilim) anlatacağım bir sonraki yazımda. epey yararlı olacaktır. örnek bile vereceğim hem de. resimli resimli. eğleniriz he?

10 Şubat 2010 Çarşamba

çizgi roman yapmak #1

çizgi roman nedir, nasıl yapılır?

haydi uykusuz arkadaşlar bu sorunun peşinden giderek yaratıcılığımızı sanata bandıralım. çizgi roman sanatı ben de hep hor görülmüş, kıymeti yeterince bilinememiş hissiyatı yaratır ancak işin aslı dünyada epey saygın bir sanattır. mesela amerika'da yarım milyar dolardan çok daha büyük bir pazarı vardır. ama "paranın girdiği yerde sanat olmaz bilader" dediğinizi duyar gibiyim. haklısınız ama bu kadar büyük bir pazarda gerçekten sanat eseriniteliğine sahip eserler ortaya çıkıyor. e birde dünya pazarına baktığınızda yemede yanında yat hani.

peki ben nasıl bu dünyaya dahil olacağım derseniz size biraz daha bilgili olduğum amerikan pazarı konusunda bilgi vermek isterim. şimdi hazırladığınız projenin ilk 10 sayfasını, genel olaraközetini ve yaratım ekibi hakkında kısa bir özgeçmişi bir mail dosyası haline getirip yoluyorsunuz. oradaki güzeller bunu okuyup değerlendiriyor ve hoşlarına giderse projeniz kabul ediliyor ve bu dünyaya giriyorsunuz. en azından "image comics" te olay budur. submission sekmesi olur çizgi roman devlerinin web sitelerinde.bu tarz bilgileri ve iletişimi oralardan sağlayabilirsiniz.

şimdi gelelim işin teknik kısmına. çizgi roman nasıl yaratılır. genel konspet bir yazar ve bir çizerden oluşan ekibin yarattığı alamet-i farikadır. ama buna renklendirme, çinileme, konuşma balonlarını doldurankişi (eheh) falan katılır. böyle bir ekibiniz de olabilir. her neyse amatör insanlarız netekim.o yüzden bir çizer ve bir yazardan oluşan bir ekibe göre konuşalım.

ilk adım orjinal bir fikirdir. evet orjinal fikirler nerede bulunur? hangi ağaçta yetişir? en iyi ürünü nasıl alırız? hımm maalesef bu sorunun cevabı yok güzellerim. fikri ancak geldiği zaman anlarsınız.

fikirden sonra senaryo aşamasına geçem zamanı gelir. onu da bir sonraki yazıya saklayacağım.