sevgili uykusuzdaşlarım!
faşizm dediğiniz şey burun deliklerini hiddetle büyütüp küçülterek nefes alan kısa boylu bıyıklı bir amca değildir. şahsi fikrimce faşizm; tarihin kesin bir şekil vermediği, oyun hamuru şeklinde çeşitli şekiller alabilen iğrenç bir bilinç düzeyidir. bu bilinç düzeyine bizi taşıyan etmenler musollini amcanınki gibi "devletim güzel devletim" şeklinde veya hitler amcanınki gibi "ırkım güzel ırkım" şeklinde vukuu bulabileceği gibi sinsi bir biçimde hayatlarımıza en basit şekliyle girebilecek bir şeydir. örneğin bir cumhurbaşkanı eğer ki ermenilikle suçlanırsa bir ülkede onu suçlayanları sıradan faşizm ile değerlendirebiliriz. eğer ki o cumhurbaşkanı da "ermeni olmadığını" kanıtlamaya girişirse bu da faşizan düşüncenin bize nanik yapmasıdır. eh, bu girizgah ile yapmaya çalıştığım şey "herkese faşist demeyün, cahiller sizi faşizm şudur şüdür" diye olayı ortodoks biçimde formülize edip kafalarımıza kakmaya çalışabilecek entel arkadaşların ayakları altındaki zemini kayganlaştırıp onlardan kurtulmaya çalışmak.
neyse konu uzadı uzayacak. esasında bu yazı "v for vendetta" isimli çizgi romana adanmıştır. hayır efendim aynı isimli film değerlendirme dışıdır. hikayemizin yazarı alan moore ve çizeri de david lloyd 'dur.
moore amca hikayeyi yazdığı dönemde ingiltere, margaret thatcher yönetiminde muhafazakar dalganın altındaydı (ve bilirsiniz muhafazakarlar yeni düşünceler karşısında kanlı faşistlere dönüşebilirler) ve moore arka plan olarak bunu kullandı ama bunu kullanmakla kalmayıp bir kaç adım öteye götürdü ve faşizmle yönetilen karanlık bir distopya yarattı. bu karanlığa karşıysa yine bu karanlığın yarattığı ve kendisini 1608'de ingiltere parlamento binasını havaya uçurmaya çalışan guy fawkes'ın suretinde saklayan bir "terörist"i koydu.
"yıkmak yaratıcı bir dürtüdür" diyen bakunin'i kendine örnek alan "v" binaları uçurmaya, bu distopyanın yöneticilerini tek tek öldürmeye başlıyor ve hikaye kendine özgü şaşırtıcı dinamikleriyle devam ediyor. hikayenin diğer karakteri olan "eve" ise sistemin sıradan bir kurbanıyken yavaş yavaş bir anarşiste dönüşüyor. bu süreç moore tarafından çok başarılı anlatılmış. bir kurbanın bir devrimciye dönüşmesi için deveye gerçekten hendek atlatmak mı gerekir?
kendi ülkemizin gerçeklerine bakalım. en sıradan protesto gösterisi bile polis tarafından şiddetle bastırılıyor. devletin "şiddet tekeli" hayatlarımız üzerinde demoklesin kılıcı gibi sallanıyor. gerçek bir protesto gösterisi şahsi fikrimce bu kadar kolay bastırılamamalı. gaz bombasıyla kolayca dağıtılabilen bir kalabalık ciddiye alınmaz. burada dikkat edilmesi gereken nokta protesto gösterisini yapan grupların şu andaki pasif durumundan saldırgan bir duruma geçtiğinde ülkemizin kendi "milli ve manevi değer savunucuları" tarafından kötü olarak lanse edileceğidir. milli ve manevi duygular faşizm için güzel bir mazerettir. buna karşı savaşmanın yolu ise insanların zihinlerini açacak duruşu göstermektir. bir şiddet gösterisini arkasında durulabilecek bir eyleme çevirmek yani bu eyleme bir duruş vermek önemli bir şeydir.
eğer küçük protestonuz ona kattığınız güzelim şiddet ile kontrolden çıkıyorsa örneğin bir yağmaya dönüşüyorsa burada bir sorun vardır. v for vendetta'da da bu durum var ve hatta yazar tarafından bu böyle bir yağmacı kaostan geçen toplumsal duruma "istediğini al ülkesi" adını veriyor. ancak hareket sonunda aynı bir ırmak gibi yatağını bulduğu zaman "istediğini yap ülkesi"ne dönüşebiliyor. kaos hem yıkıcı hem yapıcı olabilir ama ikisi arasında bir geçiş dönemi olacağı muhakkak.
v for vendetta bu yüzden güzel bir çizgi romandır. sizi düşünmeye iter. "istediğini yap ülkesi" ne ulaşmak için "istediğini al ülkesi"nin bedelini ödemek gerçekten gerekir mi? peki ya "istediğini yap ülkesi"ne hiç ulaşamazsak?
anarşi geçerli bir fikir midir?
yine de ne olursa olsun joker'in deyimiyle; birazcık anarşi takdim et!
iyi sabahlar sevgili uykusuzdaşlarım.
uykusuzlara hayatta kalma rehberi
3 Şubat 2012 Cuma
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder